Ana Sayfa | Hakkımızda | Haberler | Basın | AOÇ ve Hukuk | Başkent Dayanışması | Kaçak Saray | Anka Park | Marmara Köşkü | AOÇ ABD Çiftliği Olmayacak | Sergiler | Arşiv / Belgeler | Proje Fikir 9 | AOÇ Davaları Haritası |
Karanlıkta aydınlık olunmalı
Karanlıkta aydınlık olunmalı Cumhuriyetin özgürlükçü değerlerinin kurucu mekanları AOÇ ve Saraçoğlu Mahallesi’ni kültürel peyzaj bağlamında değerlendiren ve mücadele yöntemlerini anlatan Mimarlar odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Karanlıkta aydınlık olunmalı. Bize emanet edileni korumak hepimizin görevi, mücadele çocuk büyütmeye benzer. Fikri takip büyük önem taşıyor. Kaçak Saray oturanına huzur vermiyor” dedi. Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Kültürel Peyzaj Bağlamında: AOÇ ve Saraçoğlu Mahallesi” adlı sunumunda Ankara Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı öğrenci ve akademisyenlerine AOÇ ve Saraçoğlu Mahallesi’nin UNESCO Dünya Miras Listesi “ kültürel peyzaj “ olarak tescil edilmesi yolunda gerçekleştirilmiş başvuru sürecini ve mücadele yöntemlerini anlattı. Candan, Cumhuriyetin özgürlükçü değerlerinin kurucu mekanları olan Atatürk Orman Çiftliği ve (AOÇ) ve Saraçoğlu Mahallesi’nin tehdit altında olduğunu belirterek, “AOÇ ve Saraçoğlu mücadelesi, hukuk ve siyaset açısından, kurumlar açısından mücadele açısından, yeni dinamikler oluşturdu, yaratıcı bir mücadele kültürü yarattı. Yeni bir hukuk yaratılması sürecinde UNESCO , AİHM ve ve hukuka yol gösterir duruma geldi. Türkiye’de mahkeme kararları uygulanmadığı için AİHM tarihinde ilk olarak kurumsal başvuru kabul etti. İktidar bize mücadelesiz bir yaşam tanımıyor. Mücadele etmek artık yaşamın bir parçası, vazgeçilmezi. Mücadeleyi bütünlüklü ele almak gerekiyor. Karanlıkta aydınlık olmak, sessizlikte ses olmak gerekiyor. Bize emanet edileni korumak hepimizin sorumluluğunda” diye konuştu. Kaçak Saray oturanına huzur vermiyor Mücadele sürecinde, her zaman bardağın dolu tarafını görerek umudu çoğaltmak gerektiğine dikkat çeken Candan, şunları söyledi: “Mahkeme kararlarına rağmen, AOÇ’de Kaçak Saray hukuksuz bir şekilde, TOMA’ların eşliğinde yapıldı. Kaçak Saray’ın yapımında milyonlarca kişi sokağa çıkmadı, engellenemedi bu bardağın boş tarafı. Ancak öyle yaratıcı, bilimsel ve hukuksal bir mücadele yürütüldü ki, AOÇ bilimin ve aklın gücüyle milyonların evine girdi. Uluslararası ortamda eleştirel durumlarla birlikte gündeme geldi. Seçim süreçlerinde hükümete oy kaybettirdi. Kaçak Saray AOÇ’de hukuksuzluğun simgesi haline geldi, Saray rejimi siyasetin söylemi oldu ve artık oturanına huzur vermiyor. Bu da bardağın dolu tarafı. Yasadışı olan bir yapıyı teşhir etmekte çok önemli bir kazanım. Mücadele etme yöntemleri değişiyor, azlık çokluk, mücadelenin nasıl yürütüldüğü ile ilgilidir.Bazen “az çoktur”. Mücadele bir süreçtir.Bu süreçte herkesin yapacağı şeyler var, bardak doluyor, her yapılan şey büyük küçük demeden, az çok demeden bardağa bir damla koymaktır.. Kültürel peyzaj da bir sürecin sonunda ortaya çıkıyor bu mücadelede sürecinde de bir bardak var ve o bardağa damlalar küçük küçük doluyor,O bardak taşacak, zamanını damlaların çokluğu belirleyecek.” Mücadele çocuk büyütmeye benzer “Mücadele çocuk büyütmeye benzer, karşılıksız emek, koşulsuz sevgi ister” diyen Candan, şöyle konuştu: “AOÇ, bağrındaki hançerle yeni kurucu bir sürece tanıklık ediyor. Teşhir ederek, israfın ve hukuksuzluğun, yoktan var edilen bir alanda, vardan yok etmenin simgesi haline geldi. Saray yada kaçak saray sözcüğünü duyduğunuz andan itibaren , kocaman bir hukuksuzluk coğrafyası geliyor hepimizin aklına ve yerini buluyor bir anda. Gelecek için umutsuz değilim. O sarayın yeniden başka bir şeye dönüştüğünü bizim gözlerimiz görecek. O topraklarda AOÇ’nin özgürleştiği alanlarda hep birlikte dolaşacağız. ” Fikri takip büyük önem taşıyor Mücadele yöntemlerini anlatan Candan, mücadelede fikri takibin çok önemli olduğunu işaret ederek, şunları kaydetti: “Bir olayın her aşamasının takip etmek paylaşmak, 2012’den sonra en önemli mücadele argümanımız oldu. Bir gecede karar alıp uygulayan bir sisteme karşı hızlı hareket etmek çok önemli. Mücadeleye gönül vermişseniz gece saat kaç olursa olsun takipte olacaksınız. Marmara Köşkü risk altında, orada olup olmadığını kontrol edeceksin. Davalarını açacaksın, kamuoyuyla paylaşacaksın. Tilki uykusunda olacaksınız siz uyurken bu hayatta başka şeyler olabiliyor. Bilimsel bilginizi topluma sade bir dille anlatmak ,toplumun vicdanına dokunmak önemli.” “Kurucu bir sürecin parçası, tarihsel bir sürecin aktörleriyiz” Candan “Yeni bir kültür ve değer yaratıyoruz.Kurucu bir sürecin parçası, tarihsel bir sürecin aktörleriyiz.Ülkelerin kültürel değerlerini korumadığı üstün evrenselliğin söz konusu olduğu durumlarda UNESCO’ya kültürel peyzaj mücadelesi kapsamında öneride bulunarak, “Devletler kültür varlıklarını korumuyorsa, bunu koruma kararlığı içinde olan kurum ve kişilerin de UNESCO’ya başvuru yapılması sağlanmalı” dedi. AOÇ fikri yeni bir kültür ve yaşam oluşturmuştur. Candan, kültürel peyzajın insanın doğayla harmanlanarak kendisini yeniden bulması ve yeni bir kültür oluşturması olduğunu belirterek, AOÇ’nin kültürel peyzaj değerlerini şöyle sıraladı: “ AOÇ 5 Mayıs 1925 yılında kuruluyor. Ağırlıklı bir köy nüfusunun olduğu henüz bir modern bir yaşantının ve eğitimin olmadığı bir noktada Atatürk kendi parasıyla 5 Mayıs 1925 yılında Ankara’da bir çiftlik alıyor. AOÇ, toprağın yeniden şekillenmesi ve insanın doğaya müdahale ederek yeniden bir kültür yaratmasıdır. AOÇ bir okul.Bu okulla birlikte yeni bir yaşam çevresi ve kültür oluşturuluyor. AOÇ Cumhuriyetin bize sağladığı hepimizin bir arada oturduğu yan yana oturma ve sosyalleşme fırsatı bulduğumuz alanların ana kaynağını oluşturan bir okul olarak tasarlanmış. Havuzlarından , fabrikasına, üretim çiftliklerine, okulundan, memur işçi lokantasına, kadar her şeyiyle Cumhuriyet’in özgürlükçü bir yaşam tarzını tanımlıyor. Yenilikçi bir fikirle bir eğitim alanı. Kolektif bakış açısı var, sistemin kendisi sosyal devlet ilkesini barındırıyor. Eğer çiftlikte çalışanının bir sağlık sorunu varsa çiftlik müdürlüğü sağlık giderliğini karşılıyor bugün bile görmediğimiz bir durum. Özgürlükçü ve toplumsal cinsiyet alanıdır. Halkçıdır, yeni bir toplumun şekillendiği yerdir. Gelecek ve ekolojik bir fikri vardır. Bütün bu değerlerin hepsi AOÇ’de insan eliyle yeni bir kültür yaratılmasıdır. AOÇ fikri Kültürel Peyzaj olarak gelecek kuşaklara aktarılan devrimci bir dönüşümdür. Cumhuriyet’in özgürlükçü değerlerinin mekansal karşılığı olması açısından kültürel peyzaj potansiyelleri taşımaktadır.” Ankara’nın kalbinde katliam yaşandı Atatürk’ün 11 Haziran 1937 yılında Marmara Köşkü’nde şartlı bağışla halka emanet ettiğini de belirten Candan, Marmara Köşkü’nün yıkılmasına ise şu tepkiyi verdi: “Marmara Köşkü, AOÇ’nin her alanına hakim olan hakimiyet tepesine inşa edilmiştir. Atatürk’ün bakış açısıyla hakimiyet bu köşkün kurucu fikrine aittir. Şimdi bu noktaya Kaçak Saray yapıldı. Bu coğrafyanın şekillenişinde ideolojik bakış açısının simgesi olarak ,AOÇ’nin en yüksek noktası seçildi. Marmara Köşkü’nün yıkılması ve Kaçak Saray’ın ideolojik çatışmanın bir ürünü olarak hakimiyet tepesine yapılması, artık buraların hakimi benim yaklaşımının ürünü olarak karşımıza çıkmıştır. Küçük bir konut olan Marmara köşkünün varlığı bile rahatsızlık verdi, 450 bin metrekarelik devasa beton yığınına.Lakin, büyüklük metrekarelerle değil, taşıdığı değerlerle ölçülüyor. Birinci derece kültür varlığı yeniden yapılmak üzere yıkıldı deniyor. Tescilli bir kültür varlığının yıkılması demek bütün koruma kanunlarına göre suçtur. Ankara’nın kalbinde bir katliam yaşandı. Bu yıkım aslında cumhuriyetle hesaplaşan bakış açısının öfkesini önce yapılı çevreden çıkarttığının ve gelecekte başımıza neler gelebileceğinin de göstergesidir.” Sosyal devlet ve mahalle kültürü var Candan, Türkiye’nin ilk toplu konut projesi olan ve zorla tahliyelerle insansızlaştırılan Saraçoğlu Mahallesi’ni ise kültürel peyzaj bağlamında şöyle değerlendirdi: “Cumhuriyetin özgürlükçü değerlerine tanıklık alanı. Cumhuriyetin 11. yılında 29 Ekim 1944 yılında temelleri atılıyor. Cumhuriyetin temsil mekanları, Ulus’tan Çankaya kadar hizmet yapılarının yapıldığı bir yerde bakanlıklarda devlet mahallesi olarak kuruluyor. 435 konut inşa ediliyor, eczane, okul dükkanlar ve kütüphane yapılıyor. Sosyal paylaşım alanları, meydanlar, lokaller, idari binası ve tescilli ağaçlar var. Bakı tepesi var. Alleler (ağaçların yukarıdan birleşerek caddede oluşturduğu yeşil doku) bulunuyor. Kent merkezinde bir konut dokusu var. Şu anki en büyük sıkıntımız, kent merkezlerinin konut dokusundan arındırılması. Klimatizasyon etkisi var, 3 derecelik bir ısı farkı yaratıyor kent merkezinde. Bir toplumsal ve yaşam boyu öğrenme alanı. AOÇ ve Saraçoğlu Mahallesi yol gösterici bir coğrafya alanlarıdır. AOÇ ile bize bir modern yaşam çevresi ve kültürü tanımlandı. Saraçoğlu ise, sosyal devlet anlayışının bir ürünü olarak, devlet memurları için bir barınma alanı ortaya çıkarıyor. Saraçoğlu Mahallesi’nde devletin sosyal devlet ilkesi ve mahalle kültürüyle karşılıyoruz. Bozkıra insan eliyle müdahale edilerek doğa insan birlikteliği yaratılıyor. Başka bir kültür oluşturuluyor. İnsanlar yürüme mesafesinde işyerine gidiyor. Güvenlik sorunu yok çünkü bir yabancı geldiğinde herkes birbirini tanıyor. Bir mahalle kültürü oluşturuyor. Sokakların hepsi değişik bir peyzajla sizi karşılıyor. Bir bakı tepesi yapılıyor. İnsan eliyle oluşturulmuş peyzajı hayatın içine sokuyor. Bu iki alan, birisi genel yaşantımızı belirleyen diğeri ise Cumhuriyet’in kurduğu sürece hizmet edecek insanların yaşam alanlarını kolaylaştıran yaklaşımlarıyla bir kültürel peyzaj ortaya çıkıyor.” Toplam Görüntülenme : 39711 |
Kategori Haberleri
Yorumlar
|